Herkes kendi hikayesini anlatmayı sever.
Ama sonra anlattığı hikayeyi bir dinler kendi kulaklarıyla, bir okur kendi gözleriyle kendinden sıkılır.
Herkes kendi hikayesini değiştirmek, yeniden yazmak hiçbir şey yapamasa bile finalini değiştirmek ister.
İnsanlar sonunda kendisinin bile dinlemekten sıkılacağı hikayelerin baş kahramanı olduğunu farkına vara vara o hikayeleri yazarlar, senaryolaştırıp oynarlar. Gişe rekorları kırmayı beklerler izleyici bulamayınca hayal kırıklığına uğrarlar.
Sorsan o filmi kendileri bile görmek istemezler…
Alışkanlıklardan, rutine bağlamaktan, gece yatamamaktan, sabah kalkamamaktan, eşinden, çocuğundan, işinden, kendinden şikayetçidir insan hep.
Hep her sabah yeni bir güne başlayacak, her  Pazartesi dünyası değişecek, her Cuma hayatı bundan sonra tatil olacak zanneder.
Hayatına her girenin “O” olduğunu, artık kimse için çaba sarf etmesi gerekmediğini düşünür, baltayı taşa vurur…
İnsan hep ister, bekler, şikayetçi olur, eleştirir, söylenir, beğenmez ama değiştirmez…
Ama değiştirmeye yeltenir pasif bir direnişle…
E be kardeşim hikaye sıkıcı, sen sıkıcısın, sonu kötü, tutmayacağını biliyorsun… Neyin var neyin yok bu kötü prodüksiyona yatırıyorsun, neden aksiyonu bol, alışkanlığı az, rutine bağlamayan, tekrara düşmeyen, klişesi az, özgünlüğü fazla, rolleri eşit dağıtılmış, az kanlı bol zevkli bir hikayenin kahramanı olmuyorsun?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendine yolculuğa çıkan bir mentinin çok keyifli hikayesi!