Kayıtlar

Temmuz 22, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Muhteşem rakı mezesi II Şeftalili Roka Salatası Bir Cumartesi sabahı yalnızca ben değilimdir herhalde akşam rakının yanında ne yapsak da yesek diye düşünen! Henüz sabah kahvaltısını bile yapmamışken… En pratiğinden bir salata var aklımda; Bir bağ yok yok iki bağ roka mis gibi yıkayıp kurutulur, Bir tane şeftali yıkanır, kabukları soyulur, çılkı çıkartmadan küçük parçalar halinde kesilir, Roka derin bir kaseye alınır, üzerine keçi sütünden ya da yağlıca olacak bir kase lor boca edilir, Bir avuç ceviz ve şeftaliler, lorlu karışımın üzerine bırakılır, Zeytin yağ, nar ekşisi, varsa dağ kekiği yoksa aktarlar sağ olsun bir miktar kekik ilave edilir. İsteğe bağlı olarak tuz… Bir yudum rakı bir çatal şeftalili roka…
doğmamış çocuklarımızı ne çok seversiniz. her şey onlar için dersiniz! onlar geleceğimiz… onlar dinin, devletin biricik kurtarıcıları, onlar sistemin askerleri… doğmamış çocuklarımızın dünyaya gelmeme  ihtimaline “cinayet” dersiniz. yaşayan evlatları ceza evlerine , ıslah evlerine tıkarsınız. tecavüzcünün çocuğuna bakarız biz, etsin o tecavüzünü der içini ferahlatırsınız, kadınları üremeye zorlar, “doğurmuyorlar”sa yaşamdan  silersiniz. kendi yaşamınıza verdiğiniz kıymeti kimsenin yaşamına vermezsiniz, inancın, ibadetin, iyi kul olmanın en doğrusunu siz bilir, en baba cinayetleri siz işlersiniz… herkesin cezasını bir çabukta kesersiniz, kendinize ellettirmezsiniz! bıttım sabunu ile temizlenseniz, siz de güzelleşir misiniz?
sallanan memelerin ne günahı var ya sallanan penislerin ? insan aklı fenaysa!
gönül eğlendirmenin nesi kötü? eğlenmezse gönül yazık değil mi yaşamın güzelliklerine! ayıp değil mi gönüle? ayıp!
seni buldum gözlerin bambaşkaydı... yüzün titriyor tenin kendini garipsiyordu... seni buldum yoktun...
başımıza gelenler; kanımızı donduruyor belki! belki, hayatımızda ilk defa nefreti hissettik! hissettiklerimiz, bizi terk etmeye, gitmeye sürüklüyor belki! belki, güvensizliğimiz kendimize kadar vardı! ama bizim cesaretimiz de vardı! cesaretimizi; durağanlığımızın, güvensizliğimizin, nefretimizin, kızgınlığımızın, önüne koymadan, inatla cesur olmadan, sadece ölebiliriz! çürüyerek ve bir leş gibi kokarak ölebiliriz! oysa bizim inatla yaşamamız gerek cesaretle!..
hakkari'de olmak her mevsim sadece bir mevsim yaşamak her gün bir tozun toprağın deryasında sümbüle karşı genç bir çocuğun boğuk sesinde doğrulamak kendini tırnaklarınla etin arasında yanında götürmek acıyı baskıyı taa sırtındaki kemiklerde hissetmek bi çare dönmek çevrende...