Kayıtlar

Ekim 14, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
başka bir alfabe öğrenelim istiyorum bedenden çıkan seslerden oluşsun her bir harfi ellerimizi vurunca dizlerimize kulaklarımızı şıklatınca burnumuzu oynatınca kıçımızı sallayınca gözlerimizi yumunca gözlerimizi açınca gözlerimizi dikince dudaklarımızı büzünce tüylerimizi dikince çillerimizi zıplatınca benlerimizle oynayınca memelerimizi sallayınca anlayalım birbirimizi istiyorum bedenlerimizi dinleyelim istiyorum
tam şimdi hayatına girmem için acayip bir zamanlama tam şimdi sen beni arıyorsun ben seni buluyorum tam şimdi yakalandık yakalandık en basit en kolay en sıradan dümdüz giriyoruz birbirimize
kaçımız bir şişenin dibinde kaybolarak bulunmak istemedik ki ve kaçımız bir duble rakının boğazımızdan geçen soğuk sıcaklığı ile içimizden geçeni aldatmadık ki
iyilik ve kötülük iyilik senin iyi olduğunu sandığın şey kötülük senin kötü olduğunu sandığın şey se iyilik için ne suçlar işlendi kötülük için ne iyiler telef edildi düşün sene iyiliğin kötülüğün birbirine girdiği her yerde masumiyetin infazının meşru bir zemin bulacağı gerçeğini kendine itiraf et sene
sakin olsana biraz dursana nefes alsana biraz etrafına baksana anlıyorum sen de özledin ama biraz sussana içinden içinden içime bağırıp durmasana madem gelmiyorsun yanıma beni de çağırıp durmasana
yapma bunu yapma kendinde kıskanma hakkını bulma kimseyi senin içinde nefes alamayacağı bir yere taşıma tutma ipini bırakma özgürlüğü
hayatına bahaneler arıyorsun masum olsunlar meşru olsunlar kabul görsünler iyi bir nedene bağlansınlar reddedilemeyecek  çekicilikte olsunlar biri bahaneni yüzüne vurduğunda aynısını kendisi de daha önce yaşamış olsun kendine bir bahane bulmuşsun sebebi  sevmek sonucu kıskanmak yazık bir güzelliğin daha içine etme yolundasın
ah adi patates ah anne patatesi ah ev patatesi nasıl severim seni sabah kahvaltısında çayla öğle yemeğinde çayla akşam üzeri birayla ah o adi patates nasıl yemeye doyamam seni
sen nereye gidersen oraya gelir sesin ister arıza çıkar ister rezalet ister seviyorum seni de ister allah belasını versin  bu sistemin de  sesin seninle gelecek işte onun için susma sustukça sıra sana gelecek  demiş atalarımız sesin seni söyler
en güzeli hiç uyumadan dalmak gözlerine gecelerce sabahlarca çıkmak gözlerinin pınarından
ve belki de seninle uyanmak daha da güzel birinin yanından kalkıp giderken nasıl bu kadar orada kalabilir ki insan
seninle uyumak çok güzel birine sıkı sıkıya sarılırken nasıl bu kadar özgür olabilir ki insan
neden normalleştirmeye çalışıyorsun beni neden iyileşeceğim günü bekliyorsun durulacağımı sakinleyeceğimi neden bu halimi anlamak yerine ki anlamasan da olur dertlenmem ama her gün her sohbette şeytanın ve benim bacağımı kıracak bir dönüm noktası bekliyorsun buna bozuluyorum işte insanlar insanlar kendilerine benzemiyor diye neden bu kadar içerliyor neden herkes normalleşsin istiyor anormal ben miyim sen misin şimdi
acımasız bir gece sancısı sol kolumu gövdemden koparan kulaklarımı çın çın çınlatan ve karnımı ters dönmüş bir kaplumbağa gibi yatırıp gurul gurul bağırtan acımasız bir adet kanaması seremonisi dişlerim etleri ile büyük bir mücadele içinde kapışıyorlar saçlarımın kıvırcıklığı git gide  elektrikleniyor matlaşıyor gözlerimin altında kahveden mora dönen halkalarla sarı benzimi renklendiriyorum her unuttuğum kelime yerine şey şey deyip duruyorum ayak parmaklarım buz gibi ensem cayır cayır yanıyor diz kapaklarımı çekiçle  milyon parçaya ayırıyorlar sanki belim filistin askısında başladığım bütün cümleler yarım hafızam git gele bile gelemiyor etim güçsüz bedenim cansız bir un çuvalı kaval kemiklerimin üzerinden bir silindir geçiyorcasına acıyor canım kıçım iki beden büyük parmaklarım şiştikçe şişmişler başımdaki ağrı bitsin diye kafamı keseceğim bu adet sancısı bitmezse gebereceğim