Kayıtlar

Haziran 2, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
dilin ayrım ayrım ayırdı insanları birbirinden nefret edenler birbirinden neden nefret ettiğini bile bilmiyor insanlar dikiz aynasından birbirini bir kılıç gibi kesiyor kan kokusu hayatın akışına siniyor sen insanlarını sevdiğinden bahsediyorsun önce o insanlar senin değil sonra sevmek böyle bir şey değil yazık sana zalim acınacak haldesin
neyin şanını bir pelerin gibi aldın sen omuzlarına yüzsüzlüğünün ardına açlığının kininin nefretinin doyumsuzluğunun ardına nasıl bir sebep buldun midemi böyle amansızca bulandıran
siyasi bir şey değil diyorsun demek o zaman neden buradasın demek istiyor insan
neler neler konuşamadık henüz elleşemedik bakışamadık akamadık birbirimize henüz buluşamadık
sanırım idealize ettiğin şeyin yumuşaklığında eziliyorsun çünkü sorun sandığından daha kanlı sen parmağın ağzında esin esin sallanıyorsun ayakların toprağı bir görsün allahın adıyla geldiğinde tokat hazırlıklı olasın
her kafadan aynı ses çıkınca da ayrı bir sıkıcı oluyormuş hakikaten
bedenimden şehvetli bir arzu yükseliyor denize karşı sokağa düşesi var kalbimin
yol gitmek değil gelmek kendine uzaklaşmak değil yakınlaşmak kendine algıdan koridorlarda tünele girmek kendinle
iki mektup okudum ardı ardına iki ayrı kişiden birbirini tanıyan iki insandan mektupta ortaklıklar var dostluğa özleme yaşama dair kağıt var kalem var el yazısı yürek sızısı kışkırtmalar ve acılar var yerden kesilen ayaklar seviyorum canları kalpten kopan mektupları
enel aşk diyerek her günün içinde bir aşk buldun aşkların ızdırablarıyla kendini vurdun sonsuz kaçtı günün kıymeti sen yine de aşk dedin şimdi bir aşkın gemisine bindin bir derya mutluluk diliyorum sana kaptan köşkün aşkla dolsun
uykulu bedenim sabaha varamıyor bir yerden kaçıyor kaybolup gidiyor gecede gaz kokusu içinde bir kamp yerine varıyor rengarenk çocuklarını görüyor dünyanın huzurla uykuya geçiyor
ağaca gel ağaca dalında salıncak gölgesinde huzur gövdesinde aşk kökünde özgürlük kırmaya sökmeye kesmeye sallandırmaya değil çevresinde birleşmeye gel gel ki insanlığın pekişsin
önce toprak sonra para değilmiş demek ki önce özgürlükmüş hürriyetmiş yaşam onuruymuş demek ki
bir kahraman yaratma kendine oradan buradan toplama içindeki cesuru besle uzaklara götürecek seni diye binme onun bunun atına kal tam da olduğun yerde diren tüm gücünle
emindim insanların birden bire bu kadar kucaklayıcı olabileceklerinden ve seni kendi bedenleriyle korumak için sıraya gireceklerinden bize yıllarca güvenmemeyi öğretmeye çalışmalarının ve insanları bir birlerine düşman etme dertlerinin bir gün patlayacağını
ensene doğru sıcak sıcak akarken kanın  gözlerin tamamen kapalıyken sağ kulağının yanında hiç tanımadığın bir ses sana adınla seslenip ben buradayım dediğinde sıcak bir gülümseme beliriyor insanın yüzünde
asla çökmeyeceğim aklım ve bilincim yerindeyken düşmeyeceğim ve teslim olmayacağım hiç bir zulme özgürlük için direneceğim
bir süre içemeyeceğim madem caanım rakıyı bir küveti rakıyla doldurup içine yatacağım o vakit
durduğun yerden başla dünyayı algılamaya içindeki tüm canlılarıyla sonra onların seyrine bırak kendini biraz es oradan oraya içindeki yaşamak seni taşıyacak özgürlüğün kollarına
ilk bahardan yaza geçiyor mevsim bütün ağırlığı ve sancısıyla bir nesil kendini buluyor korkulan gücünün sokağa çıkmasıyla
şimdi bu satırları okuyorsan bil ki aklımdasın hala kum kum olmuş anılarla savaşıyor zaman hala şimdi bu satırları okuyorsan bil ki yanımda olamayacaksın asla kum kum olmuş kalbim aşkınla savaşıyor hala
bırak hayatımı sen düzen-leme ben düzenimi kendim seçerim
sandığa riya şaibe hile bulaşıyorsa daha adil ve temiz bir yöntem yaratmak vatandaşın hakkıdır direnmek değil siyasetten doğanın kendisinden doğmuştur
alınmak küsmek misilleme yapmak ve şuursuz kararlar alıp bunları zorla uygulatmak da mı siyasetin gereği
siyasetin jargonuna girmiş bu nezaket hürmet saygı vatandaşa gösterildiğinde eziklik mi oluyor bu erdemli yürekler otoritesi tarafından kategorize edilmiş özürleri dilerken kendilerini yüceltmenin de yöntemini siyasetin doğasına dayandırarak nasıl da kılıflıyor yarab görmüyor musun nezaketli kullarını
kazayla isabet etmiyor uçuşan kovanlar ya da kaza kurşunu isabet etmiyor nişan alınıyor önce sonra vuruluyor yaralanmıyoruz bizler vuruluyoruz
"uyarına gelirse tepemde bir de çınar" demiştin memleketinin direnişini duy huzurun bol senden bize gelen inat daim olsun
zorbalığın resmi çizilir mi çizilir diktatörlüğün resmi çizilir mi çizilir çizildi bu işkence gören bedenlerin izleri o mühürleyerek birbirinizi tanıdığınız apak anlınıza kara ve kanlı  bir mühür olarak işlenir apak anlınız kirlenir