Kayıtlar

Haziran 24, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
sosyal medyada buldum seni inanamadım yaşadıklarıma kestin ayaklarımı yerden şaşkına çevirdin beni, “ben neymişim be” dedim. taptım sana, seni yazdım, seni çizdim… meğer her sabah aynı vapura bindiğim kıvırcıkmışsın sen yıkıldım bittim…
dönmemek üzere git  ağlamayacağım  ve geri çağırmayacağım bu kez seni  sessiz çığlıklarımla çıkmamak üzere saklan aramayacağım ve oyuna katmak için bu kez sobelemeyeceğim seni çok iyi gören gözlerimle görmemek üzere kapat gözlerini parmağımı sokmayacağım ve açmak için gözlerini bu kez vermeyeceğim gözlerimi sana gitmiş olmak için git sadece gide bil ve kendi özgürlüklerimden anlatmayacağım bu kez sana  sadece gide bil bu kez... 
Pozitif Ayrımcılığın Tehlikeleri Ayrımcılık tümden reddi gerektirirken, pozitif ayrımcılığın bu kadar pirim yapması, ayrımcılık konularında( ayrımcılığın hangi konularda) “pozitif” yaklaşım gösterecek irade ve iktidarın keyif bağışlamasına ve alan tanımasına yani tecavüz, müdahale, kişisel ya da kurumsal inisiyatife açık bir alan tanımaktır. Pozitif ayrımcılığı yüceltmek “ev sahibinden” boş oda, müsait yatak, masada geçici bir sandalye umut etmek ve asıl alanın sahibinden! Hoşgörü dilenmekten başka bir şey değildir. “Pozitif ayrımcılık” baştan bir ön kabulün sistem tarafından yumuşatılmış bir uyarlaması, bir kandırmacadır. Hiçbir pozitif ayrımcılık, bir güçlenmeyi ve destek çalışmasını   beraberinde getirmez. İlkesel olarak pozitif ayrımcılık hakkı ve gücü olanın, iktidarı ölçüsünde bir diğerine hak bahşetmesidir. Reddedilmesi gereken kendinde bu hakkı bulan iktidar olmalıdır.
elbette örtünmeye karşıyım çünkü; çıplaklıktan yanayım! bedenin özgür ifadesinden ve salınımından yanayım...
ne etiniz koparılarak acır canınız ne kemiğiniz kırılarak kanımızı emerek beslediğiniz canınız, ne insan, ne hayvan düpedüz iğrenç, düpedüz tarifsiz...
içimden kayan kaya gün bitmeden dön bana içimde kalan sevda bir veda bir veda daha…
şimdi konuştuk eski günlerdeki gibi bir gün yaşamak için geleceksin bana domatesli, beyaz peynirli, kekikli tost yapacağım sana ama daha önce hiç yapmamıştım tanıdık olan çaydaki karanfil, gözümdeki özlem olacak sana...
kime diyorum! ben sana demedim mi dostluğuma elleme aşkımı istersen çevir bir çembere çıkar sonra göklere ama sürte sürte beynini dostluğuma salyalı bir işkenceye çevirme diye demedim mi ben sana…
ÇÜNKÜ... Sana baktığımda gördüğüm şey öylece, orada duruyor olma halin… Sanki hep vardın ve ben oradan geçerken gördüm seni… ben oradan geçsem de olacaksın, dursam da kalsam da gitsem de… Çünkü akan bir su parlayan bir yıldız duran bir kaya vuran bir dalga uçan bir kuş öylece çıkı veren bir çimen  gibi doğanın içinden bir şey! Yaşamak için gayrete gerek olmamalı, oluyor… sevmek için neden olmamalı aranıyor… özgürlük için emek gerekmemeli öylece doğduğumuzda aldığımız nefes gibi kendiliğinden girivermeli içimize, tıpkı artık nefes alamadığımızda ölüp gittiğimiz, ölüp gittiğimizde nefes alamadığımız gibi… özgürlük biz yaşarken olduğu gibi olu vermeli işte… Senin olu verdiğin gibi, düpedüz… Yoktun da ben mi yaptım seni, öyle istedim de böyle mi gördüm seni? Ama yarattım ama gördüm işte öyle değilse değil, böyleyse yaşıyorum işte seni. Kuş kuş olmaya çalışıyor mu ki yani kuş kuş olmak için ot ot olmak için elma elma olmak için debeleniyor mu? İnsan insan olmak için debe
her gün bir önce ki günden daha derine, daha aşağıya ve daha yukarıya ve bitmeyen bilmecelerin karanlık kara kutularının  içinde kaybolan beyaz kutuların yasını tutarak yaşanmıyor bu hayat. ve daha da yeni gibi her şey sanki bu ilk gibi ama hayır biliyorduk her şeyi, teslim olmadık mı? neyin gücü sende ki, gücünü nereden alıyor ve eziyorsun sana benzemeyeni ve neden sana benzeyeni şahlandırıp, sen gibi olmayanı yok sayıyorsun, sen nerden alıyorsun gücünü ve neden bu kadar kinlisin?