Kayıtlar

Mayıs 26, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
sonra her şeyi bir tarafa bırakıp sadece insan bir canlı gibi tek bir canı olan üretebilen düşünebilen ve doğanın bir parçası olarak sadece sade bir hayat sürebilmek için direnmenin gerektiğini gördükçe yaşamak gittikçe güçleşiyor ama inat büyüyor işte
nefretten beslenen ve yıllar önce bahsi edilen tek dişi kalmış canavar insan kılığında beden buldu salyasını her yere ak-ıtıyor
bir talan yaşanıyor sadece toprağa  ağaca değil insana kıyılıyor insanlar insanlara kırdırılıyor savaşmak için eşit şartlarda olmadığın sürece bunun adı zulüm işkence ve faşizm oluyor saldırmayı aşağılamayı öldürmeyi bu kadar  seven  ve bu kadar  aşağılık bir zaman daha önce hiç olmamıştı
bir anason kokusunda sızlıyor burnumun ucu saç tellerimde hareket ruhumun sızlanışlarını duyuyorum
kimseye veremeyeceğin terk edemeyeceğin onlarsız olamayacağın dertlerin varsa hakkını ver onların
zamanını kolla yoksa çok pis öleceksin ölmek için doğru anı kolla yoksa hiç ölemeyeceksin
uzun uzun yazmak vardı sevdiğine kelimelerinle gözlerinle dudağının incecik çizgisi ile kusmayı seçtin zoraki 
dangalaklık insana mahsustur özrü yoktur
hayatından vazgeçecek kadar cesur değilsen yaşayacak kadar cesur ol her ikisini de yapamıyorsan bir çiçek ol böcek ol taş ol kaya ol dur
bahanelerinde boğuldun bir karanlık dar sokakta sesin kendini tekrarladı utanarak o da bir elçi sonunda
bir gün en yakınındaki insanı en uzağında bulabilirsin nedenler içinde nedensizlik de olabilir
sen bu ülkede olup bitenler değişecek değiştirilecek değiştirilebilecek mi diye soruyorsun ya yalnız soruyorsun değişsin istiyorsun ya ama hiçbir şeyi değiştirmiyorsun nasıl değişsin istiyorsun
tabi ki şişede durduğu gibi durmuyor keyfi kana karışınca çıkıyor yanına uzaklardan gelen bir sohbet düşünce içtikçe içiliyor meret
insanın hesabı kendi kalıbı ile asıl
kızgın bile değilim bu ara hissizim yükünü almış giden geminin kıçından eteğine doğru geçmek için gayretlerdeyim
ahu gibi beyaz ten kırmızı dolgun dudak dimdik göğüsler çiller dağınık gözler yeşil bakışlar kaçamak incecik bel gülümseme bir hülyalı aydınlık tanrı seni ne güzel yaratmış
mesaj içerikli aşklar yaşıyor yahu insanlar hayır bari adına aşk deme aşkı araç olarak kullanan ilişki zeminli eğitim birimi de güzelim aşkın içine etme
köşeyi dönüverince başlıyordu heyecanlarımız koşar adım minik paytak sıçrayarak evlerin köşeleri ailelerin köşeleri mahallelerin köşeleri bir de bizimkiler vardı çocuk yaşımıza rağmen bizim olmayan ip atlama evresinden hızlıca geçiverdiğimiz bir türlü dönemediğimiz her döndüğümüzde çatısından kafamıza bir tuğla darbesi yiyip sarsıldığımız alışamadığımız bizim olmayan köşeler bunların hepsine rağmen aşk vardı bir de bir çırpıda dönüverdiğimiz köşe möşe bilmeyen tanımayan aşk koşar adım minik paytak sıçrayarak
ben dümdüz anlatıveririm de sen dümdüz anlayıverir misin bilmem
bir kuşun sesiyle kendime geliyorum yürügit yürügit yürügit tekerleme gibi hızlı hızlı ve kesintisiz oku konuşuyor bunlar benimle insandan başak bir şey olmak istediğimi anladılar yürügit yürügit yürügit
uyku konuşmalarımı kaydedip hafızama gündüz gerçekmiş gibi onlarla yaşamama ne demeli ve tabi ki gerçek olmadıklarını iddia etmekte nereden çıkıyor gerçeğin ne olduğunu gerçekte kim biliyor ki