Kayıtlar

Aralık 22, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
kaybetmeye hazır değilim bu çağlayanın kaynağını acıyla yağan yağmurun doldurduğu her çukurun gebesiyim ak dol sev gitmene hazır değilim
gittiğim her yerdesin çaresiz ellerindeyim kalbindeyim gözlerinde dilindeyim geldiğin yerdeyim
sanki bir şeyden çok korkuyorsun daha derinde daha içinde bazı şeyleri konuşmaya anlamaya ihtiyacım var biraz daha yakından ve içeriden olmaya yaşamına yapılmış bir büyü kırılmış bir enerji senden çalınmış bir hayat görüyorum  üzerine konuşarak suni teneffüs yapmak istiyorum sanki bir hapistesin  emin değilim ve kırmaktan korktuğun bir cam küre var nefes almanı güçleştiren seni diriltmek istiyorum deniz suyuyla derya içinde
neden bu kadar arzuluyorum seni tüm ölü ruhların gölgesinde neden giriyorum senin kefenine
yer gök isyanda aklını ne zaman başına ayaklarını ne zaman başa başını ne zaman fezaya topla şalvarını artık yallah ya
insan kendiyle savaşını bitiremez asıl sorun başlatamadığındadır asıl işte o zaman asla ölemez
seni bulduğum günden beri haram bana uyku ne karabasanlara ne kötü rüyalara ne de tarifsiz cadılara bırakamam seni senden beri uyku yok gözümde aşkın var içimde
yarat beni terinden metilfenolin olayım koltuk altında
bir öykünün iki kahramanından birisin iki öykümün birinci kahramanısın üzerine üzerine uzanıyorum
beni o dünyaya tıkmaya kalkma tıkanmayı kaldıramam akmamın önünde durma akmadan duramam
senin parlak gözlerine ince dudaklarına konmak istiyorum usulca ama böyle sakin kalamam sonsuza kadar
taa orada en derin mahzende belki de senin sıcacık bacak aranda küçücük sıcak ve nemli amcığında belki de senin ta içinde sorgulanması mümkün olmayan bütün doğruları buldum ben
inan birlikte yürüyor iniyor biniyor bekliyor ve devam ediyoruz bulduk biz bütün cevapları ve bedellere hazırız ikimiz de buradayız seviyorum seni
dolup boşalan elbetteki kadehim değil içim elbetteki kum gibi dağılan zaman değil yüreğim
adın özgürse ruhun özgürdür korkma
ağzımdaki rakı birden bire döküldü ağzına aldı aklımızı seviştik suyla buzla
kırmızıya boyanmış kanal sularında kayboluyor çıplak organlar kırmızı fenerin mahalle baskısında derinlere düşüyor fuhuş
tenin git gide tenime dönüyor aynı ben oluyor ciğerin ciğerimde sahneden düşen gökyüzü yıldızları gibi umutların yüzüme düşüyor dudaklarına karışıyor saçlarım kamışın nefesimle konuşuyor bedenlerimiz gün yüzü görüyor karışık geçmişlerinin yatak düşümlerinde ürpererek bir göz yansıması lekesi çarşafında denizin tenin tenimde yüzüyor yüzükoyun dudakların ikiz tepelerime takılıyor kalbim kalbinde takılı yarışıyorlar endorfin içinde orgazmı buluyor aşkımız
her şeyden konuştuk değil mi bir meyvenin doğuşundan bir canlının ölümünden yaşamın artan azalan frekanslarından imkansız aşklardan ve can alıcı tutkulardan konuştuk senden bahsettik hep değil mi ya benden bahsettik mi sahiden
lan oğlum feleğe bak yine bizim mahalleden geçiyor arsız arada alsana voltanı aşağı mahalleye kahpe insafsız
portakal çiçeği kokusunda deli fişek hızında kız kaçıran çoşkusunda atılıyorum kollarına
insanlık tekerleği buldu yuvarladı önüne gelen her şeyi ezdi geçti sonra kocaman bir delik oldu insanlık
sen nerede gördün aşkın güle oynaya gittiğini gördüğün aşığın gidişi
bana bakma diyorsun bakmam bana gülme diyorsun gülmem o zaman çık içimden
görülecek bir hesabımız var hayatta hayatla yarın yok zamanda
acılı sözler paylaştın benimle tutsak dünler bugünün özgürlüklerine davet ediyorum seni tut elimi
kaybolmak istediğin o deryada bulunca kendini rüzgarın değişmiyor mu senin de
seni seviyorum dediğinde bana çikolatalı bir sufle gibi sıcacık akıyor kalbim bedenime
kadıköyün aç gözlülükten daha dar onun bunun yüreğinden daha büyük caddelerinde bir sis deryasında yazıştılar yine tarihe
en uzun geceyi geçirilebilecek en uzun dertlerle geçirdim bitmedi gece gelmedi sabah gitmedi sevdan bitmedi özlem
dudaklarım parmağına değdiğinde nefesim kalbine kadar geldiğinde anladın mı seni ne kadar sevdiğimi