Kayıtlar

Ekim 7, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
bir insanı çok sevmek demek onunla illa da aynı evi paylaşmak değildir sonuçta bir insanla aynı evi paylaşmak onunla bütün ömrü paylaşmak demek değildir sonuçta seni çok seviyor olmam demek ömrümü sana adamam demek değildir sonuçta
rahat rahat yatmak için  rahat bir hayat  rahat bir hayat için yan gelip yatmak ama yok anladığın bi sırt üstü yatmak
bir gece saç baş girişmiştik birbirimize sen tükürmüştün benim yüzüme ben saçlarını dolamıştım elime sen donla dışarı atlamıştın ben bir ayağı çıplak galata sokakları kalabalık biz kendi kendimize kalmıştık yalnızdık
güzel sözler edeyim diye bekliyorsun allar ballar böcekler topraklar kan ağlarken hop hop oynayan entarilerden bahsedeyim istiyorsun dellenme vazgeçmedik ne aşktan ne sevdadan girmedik delik ellenmedik mahrem bırakmadık sanıyorlar sansınlar biz daha inadımızı kaybetmedik
bir kerhanenin atıkları kulaklarımın üstünü doğru karıncalandırıyor içinden ne pislikler çıkacak bekliyorum iplerinden boşanmış gibi hırlayarak bekleyen yeşil yeşil adamlar görüyorum bağırsakları delinmiş bokları üzerine sürülmüş yemekten ikiye yarılmış mideleri ile iskemlelerinde oturan yeşil yeşil adamlar bütün dünyaya bulaşan pisliklerini görüyorum her yere sızan
bugün sadece ve hep harekete geç uzun zamandır etmediğin lafları et uzun zamandır aramadığın insanları ara bugün harekete geç bugün salın bugün sallan bugün yönünü değiştir bugün yolundan sap bugün yalpala bugün hareketsiz kalma
neden korktun köpek gibi kapıda yatmaktan mı korktun gece içip içip aşığın kapısında cep telefonunda e-postasında nara atmak istemek hatta girişimlerde bulunmak değil mi yahu romantizm nerde değecek acaba bu dizler birbirine diye türlü oyunlarla otobüste oradan tutma buradan tut telaşları değil mi romantizm her gece yalnız uyurken bir gececik yarabbim bir gececik sarılı vereyim sırtına alı vereyim ense kokusunu deyip deyip durmak değil mi romantizm romantizm ne ki sizin oralarda dibi kırmızı mumla süslenmiş iki şarap kadehli bir yuvarlak masa mı yahu romantizm hani onu görmek umudu ile yolları bir arap saçı gibi birbirine dolaya dolaya aylak gibi gezmek sokak sokak onu aramak değil mi romantizm hani ona kendini fark ettirmek için kırk takla atıp bir tanesini bile fark ettirememek değil mi hani romantizm mesaj attıktan on saniye sonra görmedi galiba diyip üzülüp keşke mesaj atmasaydım da arasaydım demek değil mi r
durmayın sakın her şeyi evcilleştirin tıkın evlere insanları hayvanları her şeyi biricik sevgi çemberinize alın eş olun ana baba olun bir tek özgür olmayın durmayın koşun doğayı da doğanızı da bombok edin durmayın…
masa ile sandalye arasında bir boşlukta yüzüyor gibiyim yazıyı çiziyi gözlerim yarı kapalı beceriyorum kafam mengenenin arasında parmaklarımın ucundan ateş çıkıyor dişlerimin arasından akan sıvı çenemden bacaklarımın arasına doğru doluyor yeşil bir kurbağa gibi yansıyorum ekrana mavi bir ot gibi yok duman gibi gri bilemedim ki sahte bir jinekoloğun elleri arasında iki bacağımı ayırmış kafamı bulmaya çalışıyorum dönen bu şey bir sinek gibi tepemde dönen bu şey bir dünya mı bilemedim ki ensemden sırtıma doğru yayılan sıcaklık omuz başlarımda ki bu karıncalanma dilimin ağzımın içinde büyümesi göğsümdeki kaşıntı sandalyeden düşmek üzere olan kıçım penceremde sallanan osuruk ağacının dalları kasetten çalan acı ciyak kadın sesi önüme önüme düşen başım hay bu başım ey yüce tanrım diyemeyen allahsız başım dön de durma büyüyen göz bebeklerim yuvalarından fırlama göz kapaklarım zorlanma afyonlu kalbim çarpma çarpma çarpma
bir düşe  asılı kaldı sözleri hasta bir bedenin uzun rüyalarından kalan dumanlı düşlerdi bunlar sözler başkalarınındı hayat başkalarının bir bedeni vardı yalnız o da bir yanılgı hiç o bedenin olmadı o o hep boşlukta sallanan düşler içinde kaybolan koca bir belirsizlik oldu
gözlerime bir baksana sen benim ben senin her gün kandırdığın keriz miyim sen benim hangi boş anımda taa en zayıf yerimden bir virüs gibi girdin senin ben taa  kim bilir hangi lanet boşluğuna ben senin ne bileyim  nerelerimi sokup  ben senin değilim diye  söyleneyim sen benim bi kıymetimi ben senin bi eşşekliğini senin ben taa bana sen benim canımsın diyen dilini dilim dilim dileyim
hani az önce vedalaşmıştık bir kazanın ölümsüz sonlanan çarpışmasında az önce yakmıştın balatayı ama gururluydun kahrolmuştun mezarlığında kokuyu bir tek sen alıyordun hani az önce fren elinde kalmıştı kaybetmiştin kontrolü bırak bu işim gücüm zırvasını sal yokuş aşağı
çoktandır derde düşmedik birlikte senin esmer tenin benim kızıl saçlarım karışmadı çoktandır birbirine dostlukla oturup yan yana aşkla karışmadık çoktandır çoktandır çıkartmadık derinlerden birbirimizi kaybetmek bu değil midir tenlerimizi