Kayıtlar

Kasım 4, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Z mutluluk şiiri adın, şiir gibi yaşayasın heyecanınla aşkınla mutluluk şiiri bacak aran mutluluk şiiri sevdan kafiyesiz uyaksız kuralsız mutluluk şiiri adın Y kalkmış bir kale senin içinden geçenler benim içime geçenler sessiz bir dalga içinden içime akanlar koysuz bir kıyı durduğun yer  yarsız bir rüzgarın oyuntusu V gecelerden geçer tükürüğün kepenkleri kapatır nefesin iletilerden tiksinir alıcıların durduğun yer döner sen gidersin Ü daha ne kadar güzelleşebilirsin aya ilham mı verecek kalçaların göğüslerin köprücük kemiklerini daha ne kadar cömertçe taşıyacak doğadan kopup yeni bir cennet mi yaratacak belin U aşkın sıvımsı halini bilirsin en çok bir de dermana dert olanını aşkın sen halini bilirsin en az hepsi bir diğerinden daha yeni T yığılıp kalmanın gücünü sever insan taşıtmayı kendini abanıp abartmayı sever insan bir  beden ne kadar ağır olabilir ki Ş bana  haritalarla dolu olan bir tas sun akıl ols
kitaplarımı unuttum cennetimde hücremdeyim şimdi
Sabahlara dek yazmak var aklımda Sabahlara dek ağlamak Sabahlardan akşamlara dek, denk olmak kalbimin acısına Gözümün şişliği, yüreğimin şişliğiyle… Bir boğazı geçmek var içimde yüzerek, yüzerken ağlayarak, gözyaşlarım denizin tuzlu suyuna karışarak kanayan yaram acıyarak… Sabahlara dek yüzmek var bir boğazdan bir boğaza… İnce boyunlu bir enstürmanın en acı sesi olmak var dilimde, yalnızlıktan ifadesiz, dinlenmemekten kifayetsiz namelerim var… Koyu geceyi bölen ışıkların cılızlığından kaçıp, sarsa sarsa göğü akasım var İstanbul’un üstüne… Kapılıp gidesim var sabahlara dek gözyaşlarımın seline… Sallanıyor gemilerim rüzgarımdan, güvertesi ıslak, kıçı su alıyor belli! Ağlayan gözlerime dalmış gemilerim unutmuş kıçı başı, deniz coşmuş, Ben efkarlarımı salamuralamışım balıkçıların oltalarına gözyaşlarımla, Koyup bırakıvermişim halatını gemilerin, ne yolcu çıkabilmiş limana ne mürettabat, Hepsini misafir etmişim gözyaşlarımda ne kıç umurlarında ne baş… Başıboş kalı
hafif kahve hafif krem karelimsi bilekten kısa bir çorabım vardı sadece bir kere giydiğim tekini kaybettim teki çekmecemde beklemede neredeyse her sabah bütün kıyafetlerime uygun olduğunu düşündüğüm şimdi diğer teki de olsaydı da bunu  giyseydim dediğim ve tekini kaybettiğim çift olmayı becerememiş yegane en çok işe yarama ihtimali olan çorabımın tekini kaybettim tıpkı insanlara yaptığımız gibi değil mi kaybedip sonra da her gün her sabah her akşam keşke olsaydı da diye aradığımız gibi
savaşarak yendiler birbirlerini ve nasıl olduysa evlendiler bir de çocuk yaptılar çocuklarını henüz görmedim kendileri bile görmediler kapadılar gözlerini bir tek karınlarını beraberinde göbek bağlarını gördüler kesemedikleri göbek bağlarını ve bilir misiniz ambiti gibi yaşamayı işte aynen öyle bir hayatı seçtiler amla biti gibi
intihar ettiğin haberini henüz aldım gri bir gökyüzü ona özenen bir denizin üzerinde muhteşem binalar arasında seyrederken, artık yaşamıyor olmana üzülmüyorum. hayatını sonlandırmak istemen üzerine konuşamam bile seni o köprüye getiren nedenler benim derdim yaşamın bize verdikleri bizden aldıkları, bize yaşattıkları benim derdim dünya ne kadar da kirli bir yer oldu kadınlar hunharca katlediliyor çocuklar hiç istemedikleri hayatları yaşamaya mahkum ediliyorlar bunlar mı seni o köprüye getirenler, yoksa sadece ve sadece seni ilgilendiren şeyler mi? ama dünyanın ne kadar kirli olduğu kadınların öldürülmesi çocuklara tecavüz edilmesi söylenecek sözlerin söyletilmemesi sadece ve sadece seni ilgilendiren şeyler değil mi?
bana hayallerinden bahset desem sana hayal kurmazsın biliyorum isteklerinden bahset desem fikrinin isteklerde sıkışıp kalmasına dayanamazsın ama azıcık ucundan biraz bahset bana desem kulağıma ilk hangi birini fısıldarsın cinsiyetsiz bir hayat istediğini mi neden eşsizsin diyenlere çünkü cinsiyetinden sıyrılmış birini bekliyorum demelerini mi kadınlarla başlayan erkeklerle biten büyük lafların mideni bulandırdığını mı iki uzvun bir beyine bir beynin insanlığa ettiğine okuduğun lanetimi fısıldarsın kulağıma yoksa isminle mi yaşarsın bir kadın bir erkek bir okyanus bir yeryüzü parçası içinde
güzel arkadaşım için uzak bir yerdesin çok uzak bir yerde uçakla bile uzak incecik kemiklerin düz sarı saçların kışkırtan çillerin kaybolası gözlerinle uzak çok uzak bir yerdesin yakınlığın dürüstlüğün canın dümdüzlüğün iyi ki doğdu canın iyi ki doğdun duygucuğum
merdivenlerden iki kişi çıkıyor biri anne öteki kızı kızı koşuyor annesi arkadan yavaş yavaş... bu sahne çocuklukla karışık bugüne getiriyor aklı insan annesinin ve babasının gerilediğini görmek istemiyor kabullenemiyor fiziksel olarak zihinsel olarak yaşamsal olarak geride kalmalarını hazmedemiyor hep arkalarında yanlarında  önlerinde koşan koşturan dinç kararlı ve güçlü insanlar olarak görmek istiyor onları yaklaşık  5 yıl kadar  arkadaşlarıma annemin yaşının 37 olduğunu söylediğim günleri hatırlıyorum onlar bizi büyütemezken biz de onları yaşlandıramıyoruz insan annesinin ve babasının düşmesini ağlamasını yapamamasını unutmasını anlayamıyor anlayamıyor ve kızıyor anlayamıyor ve saldırganlaşıyor anlayamıyor ve haksızlık ediyor
haydarpaşaya paralel bir vapur arka üst terasında ahşap bankları üzerinde sonbaharın yakıcı sıcaklığına dayanamayarak soyunan koyu kıyafetli insanlar fonda blue angel kimin umurunda değil denizin kimin umurunda değil güneşin kimin umurunda benim
küçük kız bana biz vicadınımızı ne zaman kaybettik diye sormuştun biz vicdanımızı sen henüz doğmadan kaybettik göklerde kıpkırmızı dalgalanan bu bayrağın tam altında vicdanımızı bile bile isteye isteye kaybettik buna son darbeyi ise 2 temmuz 1993  günü 35 canın canlı canlı yakılışını  ekranlarımızın başından izlerken vurduk daha ne olabilirdi de  sokağa dökülürdü vicdanını özgürlüğünü ve insanlığını arardı bu halk bilmiyorum ama biz vicdanla aramızdaki son münasebete de en küçüğü 12 en büyüğü 66 yaşında 35 can yakılırken izlediğimiz gün son verdik sor küçük kız sor hesap sor
sevemedin beni buna ağlıyorum her gün oysa seveceğim diye kandırdın beni bir ufuk çizgisi gibi inceldim önünde uzadım uğurlanamayan bir gemi gibi gittim geldim kendimde oysa çok sevdim ben seni