Kayıtlar

Aralık 16, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
her gün zihnindeki deliğe biraz daha yaklaşmak ne demek biliyorum seni oraya çılgınca çeken şeyin nasıl içerden geldiğini de beyninin içine düşmemek için direniyorsun düşeceksin
hey şu nemli çimenlerin üzerine oturup pantolonlarımız ıslanacak mı diye bakalım mı ıslanırlarsa pantolonlarımızı takas edip bir birimizin ne hissettiğini anlamaya çalışalım mı
tırnaklarını yiyiyorsun ve sararmış parmak uçlarını arada pantolonun cebine sokarak gizlemeye çalışıyorsun bazen bunu yapmayı unutuyor bazen üşeniyorsun eleştirmesin insanlar seni diye onlarla görüşmüyorsun bıyıklarının ucunu sürekli kıvırarak kendini bir hallere sokuyorsun iki sohbetin belini kırmak için oturduğun masada kendini unutuyor oradan kalkıp nereye gidecektin bilemiyorsun gözlerini kısarak halleniyor kendine kızarak hiddetleniyorsun ama bu da sensin be dostum ye tırnaklarını sarart parmak uçlarını bur bıyıklarını unut kendini o masada bu masada ve nereye istersen oraya git hallenip ve hiddetlenip
bir aynadan dikizliyorum gözlerimi arada bir kaçırıyorlar kendilerini benden nereye bakıyorlar göremiyorum ansızın karşılaştığımda donup kalıyorum yüzleşmek bu mu diyorum kendime bu olsa olsa gözlemek kendini utanmadan diyor gözlerim bir dikizin ıssız sessizliğinde insanın kendisini ellemesi gibi özgürleştiriyor insanın kendisini dikizlemesi de
bazı geceler üzerine doğru gelen ağırlığın nedenini bilemezsin hele birde evinde yalnız değilsen odanda bile tek başına kalmana izin vermiyorsa birileri bir takım seslere ve hatta yersiz ilgiye mahkumsan o zaman hiç anlayamazsın üzerine çöken ağırlığın sebebini çünkü durup içine bakmak için bile vaktin fırsatın hakkın yoktur çoğu zaman ama bu akşam üzerine çöken ağırlığın nedeni belki de kardır içini üşüten bir şey aklını kurcalayan bir anı içeride olmanın yükü az sonra sıcak bir koyna sokulacak olmanın utancı vardır belki üzerinde belki bu kar boğazın üzerinden öyle romantik romantik yağmıyordur aklını üşütecek gibi acı acı yağıyordur
beni sana düşmüş görmüşler alevinde yanmış sesinin yankısı olmuş saçlarını koklar bulmuşlar beni sana vurgun beni sana deli olmuş görmüşler inanma ben sen olmuşum inan bana
şuan gördüğüm kadını tanıyamıyorum yüzüne gıdığına başka bir kadın oturmuş gibi ama evvelden eskiden dudakları gülüşü bakışları ellerimi yüzünde gözlerimi gözlerinde gezdirmek isterdim naifliği çekiciliği kibarlığı büyüleyiciydi baktıkça annemi de görürdüm şimdi konuşuyor o dudaklar küçük bir çocuk gibi büzülüp aşağı doğru düşüyor ah işte şimdi ölesim geliyor
dünyayı değiştirmek için sizin  gibi insanlara ihtiyaç var siz yetmediğinize göre hepiniz size benzeyen birer bebek yapmaz mısınız sizin yapamadığınızı yapsınlar diye bir bebek yapmaz mısınız yapmayınız evet sizin yapamadıklarınızı yapsınlar diye birer bebek yapmayınız
En Erken Anı: Meğer Yıllarca Bir Tecavüzün Parçasıymışım! Bazen durup hatırlayabildiğim en erken anımın ne olduğunu düşünürüm. Bunu kız kardeşimden öğrendim, bana bir doğum günümde çok güzel bir mektup yazmıştı ve hatırladığı ilk anısının benimle ilgili olduğunu yazmıştı ne kadar kıymetli bulmuştum kendimi. Bu yazının konusu bu değildi ama canı araya girmek istedi herhalde varsın girsin, çok yaşasın kardeşim, mavi mektubu, anılar ve nice mektuplaşmalar… Ben diyecektim ki; anılarımı tarayınca içinden birbirinden farklı yerlerde, birbirinden farklı konularda, başka başka insanların, birbirini tekrar eden bir sorusuna hep aynı cevabı verdiğim çıkıyor. “Elinde sihirli bir güç olsaydı, nasıl bir gücün olmasını isterdin?” sorusuna hep “Her türlü tecavüzü engelleyecek bir gücüm olsun isterdim” diyerek cevap vermişim, verdim, veriyorum… Yıl oldu 2012 ben öyle bir şey öğrendim ki irkildim kaldım, İneklerin süt üretebilmesi için hamile kalması gerektiğinden, mandıralarda ‘t
Resim
Ben kurbağalarımla mutluyum   - TUĞBA TEKEREK  - 16.12.2012  Evlenmeyi erteleyenler, evlenip sonra dönenler, serbest takılanlar, yalnız geldim yalnız gidiyorum diyenler... Başbakan bir yandan, Aile Bakanı bir yandan korumak için ellerinden gerekeni yapadursun, klasik ailenin çatırtıları buradan çok net duyuluyor. Sayılarla konuşmak gerekirse, yalnız yaşayanların sayısı sekiz yılda yüzde 71 artıp 2010’da 1 miyon 141 bini aşmış durumda. Single’lar hayata nasıl bakar, nerede sosyalleşir, arayışlarına şehir nasıl karşılık verir? Bu dosyada cevapları ucundan yakalamaya çalıştık. http://www.taraf.com.tr/haber/ben-kurbagalarimla-mutluyum.htm Derya Kılıçalp, 38 yaşında, sivil toplum kuruluşunda çalışıyor Ne zamandır single’sınız? Yaşam şekli olarak çok uzun zamandır single’ım. Yedi yıldır insanların meşru bulduğu ve adını ilişki koyduğu şeye sahip değilim. Evde de dört-beş yıldır tek yaşıyorum. Single olmak seçtiğiniz bir şey mi? Tabii ki. Şarkı söyleyen ve albüm çıkartan birinin
gözlerinin içine bakarak yalan söylüyor birileri anlamamak için sen kaçırıyorsun gözlerini kaypak bu millet derdi de babam inanmazdım gençtim umutluydum mutluydum şimdi inatçıyım mutsuz ve de huzursuzum ve gözlerini kaçıranın gözlerine kibrit çöpü gibi batmaya hazırım
19 aralık için yeniden F her telaffuzu yeniden acıtır fe sokar sokar çıkarır her tipi dudağının her bir yerini sızlatır yakmak bu ülkenin siyasi geleneğinde var
ilk yerli keşif uydusunu ondan gelen ilk sinyali svalbard adasını tubitakı tebrik ediyoruz  ama en çok ODTÜlü gençleri seviyoruz demokrasi arayışlarıyla gurur duyuyoruz ne mutlu polis baskısını kabul etmeyen gençlerin varlığına diyoruz demokrasinin uğramadığı ülkenin ilk keşif uydusunu gururla biber gazlarını hain ve hunharca fırlatıyoruz ne mutlu gencim diyene ODTÜlü gençleri seviyoruz
kendini açıklamak zorunda hissediyorsan ortada bir samimiyetsizlik vardır ya sen henüz kendini ikna edememişsindir ya birileri seni dinlememiştir sen kendini izah etmek zorunda hissediyorsan bil ki daha pişmemişsinizdir ama şu da yalan değil anlatmadan anlaşılmazsın dinlenmeden anlatamazsın dinlemeden anlamazsın
kendimden beklemezdim senin gibi bir hıyarı sevmeyi senin bir hıyar olma durumunun bende yaratacağı etkinin bende bir hıyarı sevme etkisi yaratacağını kendimden beklemezdim
közlenmiş yeşil biberin şahitliğinde sev beni çekinmeyelim tuzlayalım derdimizi  çekinme yalayalım parmaklarımızı çekinme kendimiz olalım osurarak hapşırarak ağlayarak sümüklenerek kusarak kendimiz olalım küsme salya sümük sevişelim  gitme
Resim
yalvararak  çıkıyorum tut beni bir kayanın sivri bir köşesine sürterek kendimi kanatıyorum içimi kanımın sana akan yolları genişlesin diye sana bir deryanın köşesinden koca bir okyanus veriyorum gelesin diye
Resim
ilk özgürlük ana rahminden çıkış değil mi bağıra çağıra göbek bağı kesildiğinde alınmaz mı ilk nefes ve kendi göbek bağını kesenlere hayran olunmaz mı bu hayatta cesaretlerinin izleri için ölünmez mi göbek bağını kendi kesen bütün bebeklerin şerefine bir duble rakı içilmez mi
yavruların yanından şimdi kalktım geldim taze kanı damardan ağızdan gözden alıp geldim alt üst nerede olursun ezberi bozarsa biri  orada olursun üçü birden bozarsa alt üst olursun sıraya sokmadan topluca bir kalemde dümdüz gidiyorum açık iletişim dersin ama dümdüz anlatınca büyüsü kaçar dersin her şeyi ben söyleyeceksem ne önemi var dersin işte sen hayatıma en yakından tanıklık eden bir sürü adamın ve kadının edemediği lafı ettin bu akşam saygıyla eğiliyorum önünde sen satır aralarını okuduğunu söyledin insanların detaylara saplanıp kalmasını gizlemedin sense alkolün etkisiyle de olsa dokunmaktan korkmadın ilk kez ben ettiğiniz bu güzellikle sarhoşum bu akşam