Kayıtlar

Nisan 14, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
insanın eski defterleri karıştırası tutmuşsa fakirlik deryasına sarmış olabilir insanın eski defterleri karıştırmasından sonra yüzünde bir tebessüm varsa zevkler deryasına dalmış olabilir
bir kadın başka bir kadın arkadaşının varlığını tehdit olarak görüyorsa kendindeki gizli potansiyelden baya korkuyordur
bazen tek başına devrim yaratırsın içinde üstün hizmet madalyası  takarsın kendine kimsenin ruhu duymaz senin kendi içinde yarattığın devrim bir çoğuna göre olması gerekendir zaten
dün akşam keşke bitmeseydi
kendini dibi tutmuş bir tencere yemek gibi hissediyorsun lakin kaldırıp çöpe atacak takatin de yok
kadın karşısında oturan adamın onu her evden çıktığında ve eve her girdiğinde aldattığını biliyor ama bunu ona hiç bir zaman söylemeyerek onu kendince aldatıyordu sonra aniden açıldı kapı birden bire ansızın kadın adamı gördü adam kadını gördü ve kadın adamı aldattığı için sarsıldı
başka bir dünya hayal ederken değişimden bahsetmiyor muyuz değişimi istiyorsak her şeye nasıl saygı duyabiliyoruz
insanları anlamak için dahi olmaya gerek yok ama onları olduğu gibi kabul etmek için peygamber sabrına gerek var
bir kasabaya sürüklüyor hava beni gizemli yeşil bir baklanın acımsı kokusunu çekip iç bakla olmaya doğru
saçlarının arasında dolaşan kıvırcık acının siyah beyaz çekilmiş filmlerini dinledik sessiz sessiz sana baktığımda gördüğüm sükunetin ne de büyük bir çığlık olduğunu gördük demin hüzünlendik
kalbine koyma kötülük tohumunu fidelerini biçemez senin makasın toysun ezilir zehirlenir ölürsün
sana vardım ben yoktun sen gitmedim geri bekledim o da ne ki yokmuşsun sen
karanlığına aydınlık diye sığındımsa tanrım bir bildiğin vardır diye ama görüyorum ki sığındığım yerde mahkum etmişsin beni sensizliğe
bir dehlizden aşağıya yuvarlandı seninle göynüm dipsiz ama nasıl nasıl gitmezsin peşi sıra ızdırapın sevincim olmuş varlığın meşru niyetine
iki hırka bir yürek nereleri gördük kapıların ardında saçların değil haram gözlerin değil sevap ama o karanlık ormanlar yok mu bizi bizden eden
bazen dost olarak dünyaya gelirsin ne yapsan değişmez yerin işte öyle bir gece bu gece
artık kimse senin gibi sevmiyor beni saçlarımı uzun uzun sevip ayaklarıma uzun uzun bakmıyor seviştiğim bir sürü insan senin üzerinde uyuduğun o ayakları görmüyor bile artık kimse kimseyi saçından tırnağına sevmiyor
neymiş bu senin gördüklerin benim görmediklerim görmüyorum diye başımın etini yediklerin
bir portakal sarısı sardı dört bir yanı yok yok sarı o tepesindeki dibe doğru bir bak canlının tezatlarına hele bir bak neler göreceksin
sağ gözümün yana kaymış ortasında bir kapının yarı açık umuduna sardım seni
paldır küldür dökülür gibi geri dönen beddua gibi giyilmesi en kolay kefen gibi bulur seni geçmişin
bazen ikisini üst üste koysan bile ne dolar ne taşar devrilmiştir hesabın yetmez buna alışılmışı bile yapamadın ya
bazı insanlar bazı insanları bazılarından daha çok erteler ertelenenler erteleyenlere her zaman orada olma güvencesini vermişlerdir bazıları bu güvenle erteler
bir saksının içine sıkıştırılmış kökleri içeride fikirleri kurumuş kalmış sulanmayı bekleyen bir dağ çiçeği gibi anlamsızsın
berberlerle olan ilişkimiz bizi kesmelerinden mi bize dokunmalarından mı bizi değiştirmelerinden mi berberleri sevmemiz nedensiz değil ki
yatağının boş tarafına bıraktığın taze giyilmiş pijamayı kaldır artık yuvarlan o yatakta oradan oraya
mutluluk ve aşk aşk ve huzur ancak iyi niyet içeren bir temenni cümlesinde yanyana durabilir