Kayıtlar

Kasım 17, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
kelimelerin mağarası kaçıp gidince kelimeler dilin ucundan bir daha geri dönemiyor gırtlağın büyülü mağarasına çıktı mı çıkmış oluyor o gizemli yuvadan ve bilinmiyor ki gidip doğru bir yeri mi buluyor ve biliyor musun doğru kelime hiç bir zaman olmuyor
göm mutsuzlukları at içinden tüm mutsuzluk veren kelimeleri hem öyle bir yere at ki hiç bir insan evladını gidip bulmasın bir aşk söyle hayattan bir meşk iste ayakları toprakta ellerin göğe doğru kederi mutsuzluğu göm bir ulaşılmaz zamana dans et tüm mutluluğunca
gecenin melek kanatları hiç bir şeyi hafifletmiyor gecenin melek kanatları insan yalnız doğup yalnız ölüyor gece kutsal bir ruh gibi yalvardığında ancak seni kendi kanatlarıyla sarıyor olmuyor ruhun sadece donuyor zaman
meğer aşkmış ayla güneşi aynı anda göğüne seren
bir şarkı yorumunun en iyi yerinde kopan enstürümanın yapılarak hazırlanıyoruz kayıp bu!
kalk kaşlarımın üzerinden git başka yere otur hiç doğurasım yok bu dolunayda da
yo ben değilim bağlanmış kalmış kısmet ve de kaderinin karşında bir büyü gibi çözülesi bekleyen duygular beni içinden uydurma
bir yaşam kulağıma dedi şunu söyle neden bu kadar zalimsin orospu şunu dedi dudağıma söyle sen neden bu kadar aptalsın
yenilmeyeceğim diye sesine kim bilir kaç kere verdim o senin kendini bilmez erkekliğine
istedim seni beyaz bir örtünün üzerinde simsiyah hayallerinde ilk defa beyazı sana ben takarcasına gelmedin yine
ilk kan senden damladı parmaklarımın ucundan ilk sancı sen de koptu gözlerimin önünde bir daha dokunamadım amına
bir dilimi ölümle yuttum gömülerek bir ölümü dilimde yuttum gömülerek ikisinde de vardın
saklambaç sana gizlenmeyeceğim daha fazla ne kör ebe olacağım ne saklambaç bacaklarının arasında
buradan çıkmıyor kerbelanın dertli tarihi insanlar af etmiyor önce kendini bitmiyor gelmiyor ulaşmıyor çıkmıyor bu yollar cennete insanlar ecelleriyle kandırılıyor
içime hayat gibi tersinden girdin oradan düzüme ulaşasın yolun uzun bulasın
ne de zordur bir adama bir kadının doğurmaktan daha da anlamlı olağanlığı
ben sana çarpa kaldım adından sebep
yalnız sen korkuyorsun sanıyorsun terk edilmekten anlaşılmamaktan avucunda sevdanla yapa yalnız kalmaktan öyle değil inan
bir kent yıkılır senin sevdanda kumdan kaleler gibi bir aşk canlanır senin yıkıntılarında
ölüm ve merak yerleşik olanlar ve göçebeler başka türlü ölürler ikisi de ölümü başka türlü bilir başka türlü yaşarlar göçebelerle yerleşikler aynı şekilde ölmezler
deli deli gözlerin deli deli içime akıyor tutamam mı sanıyorsun tutmaya yanaşmıyorum
hem nasıl güzeldi kafam seni bulunca kafamın içinde bir ay doğdu geceden yatağımın köşesine
yok bilmiyor değilim sevmeyi sadece yorgundum anlatmaktan beklemeden gitmekten
bu rüzgar durmayacak bu bulutlar gitmeyecek hava doludan kurtulmayacak gök seni duymayacak sen duymadıkça seni
çareyi neden en çaresiz yerde arıyorsun neden hep en bilinmezin sorusunu soruyorsun
gittiğin tüm yollar yavan boğazından geçen her ekmek kuru mu aşksız kala kaldın kim bilir kimin bedduası sonunda seni buldu