Kayıtlar

Mart 31, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
insanlar birbirinden sıkılır hale korkma bundan bu kadar insanlar yalnız kalmak ister üstüne alınma kemal insanların sırları olur eşeleme leyla insanlar aşka düşer okan kaçma bundan bu kadar insanlar anlaşılmak ister biraz üstüne alın be insan
saçlarını haydarpaşadan beri salla yol yol bir ucunu ben tutayım bir ucunu deniz
öğrenmem boyu belkide en öğrenemeyeceğim ve anlayamayacağım şey  şu kıskançlık
enseme doğru dokununca sen belime doğru ürperiyor her yan
ayakların da ellerin gibi kemikli mi içine giden yol da dışın kadar uzun mu
her gün karşılaşsan da biriyle her gün aynı masada otursan her gün birlikte yatsan birlikte yemek yesen her gün görsen birini göz göz gelmedikçe biriyle görmüş sayılmazsınız birbirinizi görüşmüş hiç
belki ben de sadece sevişmeyi seviyorumdur uzun uzun saçma saçma sohbetlerin yerine ne biliyorsun
sana açık bir teklifte bulunuyorum tüm kartlarını görüp oyunu bırakırsan sen kazanacaksın
yaşamımı darlama bana nefes alışıma son moda icatlarla suni teneffüs yapma ağzını ağzıma dayamayacaksan ne olur üstüme abanma
orada olduğunu soğan zarından daha ince bir perdenin ardından bana baktığını bilmek ne kadar da güzel güven nedir bilirsin sen parmak uçlarımızda doğurduk her seferinde biz her seferinde tuttuk ucunu orada olduğunu bilmek ne de güzel
neden birbirimize acı çektirmekten mutlu olabiliriz acaba neden kendimize yapıldığında dışlanmış ve yalnız hissettiğimiz bir anı başkasının hayatında sahnelemek için yarışırız neden egomuz bizi bir ringde defalarca mindere yapıştırır ama biz yine de mağrur küstahlığımızda kayboluruz
sen yalancısın ve de korkak çünkü mutfakta, salonda, eşikte, boşlukta başka bir şey söylüyorsun kulağıma pısır pısır ama sonra başkanını sahibini otoriteni kararvericini sana hakkını teslim etme hakkını kendinde bulunduranı görünce beni ve kendini terk ediyorsun pısıyor bir yalana ortak oluyorsun sokağa tükürmeyi sevmem ben ama yüzüne tüküresim gelmiyor desem senin gibi olurum yalancı olurum ben
seni görmek istemiyorsam varlığını bilmek istemiyorsam yaşadığımız her şeyi ve yaşama ihtimalimiz olan her şeyi hamurdan bir can simitine bağlamış aşk ateşinin fırınına atıvermişsem kavrulup gitmişsen sen seni orada unutuvermişsem ben boşveriver sende beni
hayır seni terk etmedim içim akan bir suyun altına girip vücudumdaki kıvrımlardan süzülen suyu anlamaya çalışırken daldım kaldım sadece insan temizlenebilir mi diye kaldım
arif olan gülsümsüz edemez aslında bir nisan gününde bir nisan sevdasında gerçeği görme derdiyle iki küçük can birbirlerine sarılmışlar hayatta belki de başka hiç kimsenin olmamasına direnmek için doğurmuşlar boylarınca azdan çoğalalım çoktan azalmayalım diye üretmişler belki ellerine ilk meyve bir nisanda düşüvermiş kendi yuvarlağında kocaman gözlerle sığmamış kafatasına aklı ve bakışları bir arada asılmış dünyaya aslı neymiş bu fikrin bu varlığın bakmış durmuş etrafına bakmış durmuş yalnız ama hiç durmamış akıl iki küçük can çok sevmişler onu o kendi yuvarlağında mağrur ve dokunulmaz meyveyi çok sevmişler onu o kadar çok sevmişler ki ona yeni meyve kardeşler eklemişler özgür bir taka olmuş aslı kendi sevdasıyla kendi deryasında yüzen iyi ki meyvesini yeryüzüne düşürmüş anamla babam iyi ki doğmuş benim ablam
senden bir şey istiyorum mu sandın beklentim olacak seni değiştirmek için kıçımı yırtacağım  mı sandın değil yanıldın mümkünse o işlere girmeyeyim ben