Kayıtlar

Ağustos 11, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
yıkmadan yeniden yapılmıyor evet ama göçük temizlenmeden de yeniden yapılmıyor hiç bir şey
sokak kedisinin kuyruk kılına mı bağladın özgürlüğünü bir kuşun bir farenin peşinde bir köpeğin önünde
ya içeride ya dışarıda ya yakında ya uzakta ya aklında ya kalbinde ya da her yerde
bırakıyorum tüm tutulan yolları zabıtsız hakimsiz yargısız aşacaksan bekletme
kime gider bu yamaçlardan küçük bir leğenle inilen tehlikeli yollar
acı dilin neresinde başlar bi tarifler misin
kusmaya yakın bir serüvenin parçasıyım kokusu seni andırıyor
demek ki belirliyormuş bir halka tüm davranışları
ellenmemiş bedenler ne de sık acayip efsunlu planlara düşerler don kişot misali
sen derinde ve kaşlarının altında bir tünel kurguladın belli dumanlı hiç bir gidişin dönüşünün olmadığı
bu saatte baylan mı kalır kadıköyde taşları çoktan sarhoş olmuştur
karanlık bir çarşafın altında tutuldu ay
geldi battı dünyaların gemisi hayat çarptı hayaller alabora liman çökmüş evvelden bütün masallar yalan
her küçük delikten bir minik belirti gibi çıkıyordun ya sen ansızın ben o delikleri bir bir kapadım
aşka benzeyen şeyler hissettim hakkında belki varsayımlara dayalı bir iskeletin ilk çıkmalarıydı kaygılarım beyaz kireç sıvama acılı bir dört duvar çiziyordu belki önümde hiç birinde yoktun ben sanıyordum sadece
bir kaç çiçeğim hayata solmuş ama canlandıracağım
üzerimizde bomboş duran gökyüzünün altında ezildik tozdan bir tonoz gibi çöktü üzerimize iktidar silkelenip ayağa kalktık
bir karmaşadan faydalanıp yorgun hareketlerle amansız boşalıyordu vücutlar gördüm
çok derinleşirken çok incelip ölebilirmiş akıl
birbirine yanmayı zayıflık gören tenlerin acımasız kaderi iş başında
bir çıplaklığın esiri olunca erekte olmuş organlar söz geçiremeyeceğin bir noktada kırılma yaşarlar
paçalarımı sıvayarak güneşin suda bıraktığı izleri yakalamaya daldım dona kadar ıslandım sanma ki umurumda
sardunyalar yastaydı çünkü benden çok daha fazlasına tanıklık yapmışlardı sardunyalar yaşlıydı kim bilir kaçıncı kere yeniden doğuyorlardı
kemerimi sağdan sola salladım hayallerimi gerçekleştirecek bir peri bekledim ansızın içeriden bana doğru geldi ve yuvaya girdi
bana yaşamak isteyip yaşayamadıklarımı hatırlatıyorsun ulaşılamayacak kadar geride kaldın dönemiyorum korkuyorum
ne bildiğinden daha önemli olan ne duyduğundur duyabilmek içinse dinlemen gerekir
şimdi bahara koşuyor bazı hisler kahverengi bir duvarı aşıyor siyaha çalan korkular çaresiz insanların gecelerce öğrendikleri kırmızı bir alev topu gibi yanıyor