İskeletinde bir sancı var kemiklerin kendi aralarında çıtır çıtır konuşuyorlar. Onları gevşetecek sihirli bir el bekliyorlar. Her bir kıvrım, her bir çukur, her bir kas, her bir kıl, her bir hücre önce yeni bir yaratma sonra yeni bir boşalma istiyor artık. Sinir uçları küçük bir su kurbağasının dolaşıp, besleneceği büyüklükte su kütlesiyle kaplanmaya başlamış. Cılk cılk eden oynaşmalar arasında, iskeletine kulak veriyorsun hiç bir şey duymuyorsun belli, orta kulağına yerleşen kocaman bir iğrenme topuyla uğraşıyorsun bir yandan…Sen nereden çıktın ansızın, omuz başlarından çürümüş yeşil soğan dalları gibi uzanan kollarına baktıkça korkuyor gözlerin, içini dolduran bir telaş ama yok yürümez bu yığın. Daha öncede yaşadın bunu kafanı önüne eğince beynin burnundan akacak gibi geldi sana ama bu kez akmıyor, burun deliklerinde bir aşağı bir yukarı sümük gibi esneyerek inip çıkıyor, gelip gidiyor. Seni çağırıyor diye bir kap patates yemeğini arzuluyor burnun içinde kuru domatesler ve yeşil biberler diri diri…

Gidemediğin gibi kalamıyorsun da ayaklarının altında sekizyüzellibin tane karınca fıtır fıtır bir donanma kurmuşlar, domaltacaklar neredeyse seni mutfak tezgahının yeni döşenmiş zemininin en havada duran yerinde işte tam orada bir adım atıyorsun suya doğru bakıyorsun ki su kurbağası senden daha hızlı hareket etmiş, yerin daralmış kurbağa büyüyor geniş geniş…

Balkon camından uzatıyorsun kafanı, çıkmıyor kafan dışarı pencere kapalı yapıştığın cam yüzünü yalıyor, gevşiyorsun, gülümsüyor camdan hoşlanmaya başlıyorsun o kadar şeffaf ki hayran kalıyor sen de onu yalıyorsun, yalıyor, yalıyorsun cam çatırdıyor, kemiklerinin çıtırtılarına arka vokal yapıyor, nihayet giriyor içine, tutup çıkarmaya yelteniyorsun ellerine batıyor, kesiyor seni kanatıyor. Kanın parmak uçlarından damlayarak diz kapağında düşüyor, ana rahmine dönersin buradan, bu kan bağı seni sürükler, kapanıp dizlerine gözlerini sürüyorsun üzerine, gözlerini kan bürümüş bekliyorsun, cam içinde ilerliyor akan kan gözlerine doluyor. Yeniden doğacak ve kendini yeniden yaratacaksın böylece hıçkıra hıçkıra ağlayarak boşalacaksın ayak bileklerine, tepeden tırnağa duyacaksın kendini…

İçinde bir yasemin, kokusu üstünde kalmış, yeniden doğmuşsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendine yolculuğa çıkan bir mentinin çok keyifli hikayesi!