Şuan fazlasıyla karışığım!
Net olmayı istemeyecek kadar
netim.
Aklımdan geçen üç beş şeyi harmanlayarak
gideceğim, zira kelimelerim beynime eşlik edecek ve ilk defa olmayacak…
Bağımsızlık için bağımlılığı
reddeden bir milletin, bir ülkenin, insanı olmak isteyebilirdim belki, tüm
bağlarımı reddettiğim ve aitliği sorguladığım bütün yaşamım boyunca…
Bağımsızlığın verdiği keyif,
yaşattığı his, aklına hükmeden tek şeyin belki de bağımsızlık olması… hepsi
birden öyle çekici ki;
Şunu anlayamıyorum bu nedenle; insanların,
her hangi bir canlıya tasma takarak yanında gezdirmekten aldığı hazzı aklımda
bir yere oturtmayı beceremiyorum.
Tasmanın bir ucunda sen bir
ucunda o, o çekiyor seni bir yere sen çekiyorsun onu bir yere ve kim daha çok
istiyorsa, kim daha güçlüyse o kazanıyor.
Onun istediği ağacın altına
sıçılıyor, onun istediği şeyin üstüne çıkılıyor, onun istediği yere gidiliyor…
İnsan önce kendisi birine mahkum
olmak istemez gibi geliyor akla, o zaman
her hangi bir şeyi de kendine mahkum etmez değil mi? etmese… etmemeli
gibi…
Koşarken, genç bir kadına
rastlıyorum sabahları, elinde iki tasma, iki köpek, köpeklerin peşinde kadın, köpekler
kurtulmaya çalışıyor, koşturuyor, kim mutlu bu durumdan kadın mı?
Kendinden ve o tasmadan
kurtulmaya çalışan o iki köpeği hayatında zorla tutmak mı mutlu ediyor onu? Kendini
bırakıp gitmek isteyen bir canlıyı kendine bir deri parçası ile bağlamak mı
mutlu ediyor bu kadını?
Birlikte yaşamak denilen şey bu
kadar önemli ve gerekli ise şartlar neden eşit değil ve neden sadece isteyenler
bir arada kalmıyor, birinin üstünlüğü ile bu zorunlu beraberlik sağlanıyor.
Bu beraberinde bir bağımlılık
getirmiyor mu ve bağımsızlığa haksızlık olmuyor mu?
İnsan kendi bağımsızlığından
acaba ne için vazgeçebiliyor, zayıflıktan mı? Yoksulluktan mı? Yoksunluktan mı?
İtaat ve aitlik ihtiyacından mı?
Bağımsızlık isteyen biri her
hangi bir şeyi kendine bu kadar büyük bir açlık, ihtiras, zevk ve ısrarla nasıl
bağlar?
Yorumlar
Yorum Gönder