Belirsizlik Hayali Bir Safsatadır!
Yaşamak için gereken şey önce inat belki de, havadan sudan ekmekten aşktan önce inat…
Nefes almaya devam etmek, ekmeği ve suyu bulmak, aşkın peşinde koşmak için önce hayatın buna değdiğine ikna olmak sonra kendinin buna değdiğine ikna olmak ardından inatla yaşamak!
Ama bir hayale inanıp gitmek değil peşi sıra o hayalin esiri olmak değil, nasıl mı?
İki kocaman gerçek, dünya insanını bu sebeple ikiye ayırıyor olabilir; birincisi doğduğu için zaten her şeyi hak ettiğini ve yeryüzündeki her şeyin kendisi için olduğunu zanneden insan güruhu, bir diğeri ise,
yaşamın kendisine uygun olup olmadığını düşünüp, uygunsa yaşama inadı ile çevrilmiş bir mantıkla
hayatta kalma gayretinin için de debelenen insan güruhu…
İki ayrı grubun ortak çaresizliğinin “belirsizlik” olması epey ince düşünülerek seçilmiş  politik bir hamle oysa!
İlk grup büyük bir aymazlık içinde varlığını sürdürmek için gerekli şeylerin temin edilmesini sağlayan, destekleyen bir hayat sürerken… çalabilir, çırpa bilir, yetim hakkı yiyebilir, tecavüz edebilir, öldürebilir, ölebilir, bir kilo kömüre bir rey satabilir, tezgah altında bacak sıktırıp tezgah üstünde gülücük atabilir, el pençe divan durup oynaaaa deyince göbek atabilir, göz yumabilir çok sıkı, sağır dilsiz olabilir mesela, hak yolu deyip kesebilir, kul hakkı diyip biçebilir ne bileyim ben kızını bir davara satabilir, mahallede orda burada işini gücünü bırakıp ahlak bekçiliğine soyunabilir, kafasını bir deve kuşu gibi kumun içine sokup, götü dışarıda osura osura yaşayabilir misal, televizyonda, boyalı basında izlediği/ okuduğu her habere inanıp önüne geleni Taksim Meydanı’nda sallandırıvermek isteyebilir ibreti alem için ama kendine dönüp bakmayabilir bir kere  bile zaten baksa göreceklerinden tiksinir.
Ama artık öyle geniş bir mideye sahiptir ki tiksinmeyi bile normalleştirebilir yani belli olmaz reaksiyonları bir garip belirsizlikle,  ziyan bir hayatın içinde… Ne kendine güvenir ne başkasına, kimse de onlara güvenmez, kaypak, antin kuntin işte belli belirsiz bir hayat.
Bir diğer grup ise, sözümü geri alıyorum, dünya insanı tam da ikiye ayrılmaz aslında da, Türkiye’de yaşayan insanlar bu şekilde ayrılır hatta azınlık ve çoğunluk olarak da adlandırılabilirler…
Yani uzun lafın kısası tam ikiye bölünmezler, ikinci grup insanlar daha azdır bu memlekette…
Onların çaresizliği de şudur; hala tiksinmek nedir bildikleri için yaşamın neresinden tutacaklarına dair inatları ile ilgili kendilerini her gün, her sabah yeniden ve yeniden motive etmeleri gerekir. Yoksa bu belirsizliğin içinde kendi kendilerini yemekten başka bir şeyin ucundan tutamaz hale gelirler.
Kaybol sen belirsizliğinin içinde, kendini keşfedeme, bulama, bi  tutunamayan ol, bir yazık, bir intihar vakası ol, bir mağdur, bir deli şair ol ya da her seçimde başka bir partiye oy veren sade bir vatandaş, sen bu belirsizlik hayali içinde kendi kendine oyna su kabına su doldur, kamyonun damperine kum kimin umurunda?
Sen bir paranoyak, bir şizofren, bir psikopat günler, haftalar, aylar dizisi için de savrul kime ne?
Hayır, öyle değil üzülme seni düşündüler, seni bu belirsizliğin içinde yapa yalnız bırakmadılar yok öyle değil asla gerçekten yalnız yürümeyeceksin kendini suçlama, senin gibi milyonlar var aslında…
Kendini nerede konumlandıracağını bilemediği için yer çekimine rağmen ayakları yere basmayan, bu büyük belirsizliğin için de deniz mi liman mı olduğunu bilemediği için gemilerini suya indiremeyen milyonlarca kaptan… Sen neden korktuğunu bile bilmeden her şeyden korkarak tedbirler alan ilk ve tek insan değilsin.
Bu senin için düşünüldü, kurgulandı, hesaplandı ve gerçekten senin için evrenin bütün boşluklarına bir gizli silah gibi yerleştirildi. Bu gizli silah senin kendi kendini her an imha edebilmen için elinin uzanabileceği, gözünün görebileceği her yere bırakıldı.
Yeter ki bu belirsizlik mikrobundan bir teneffüs et ve kendi kendinle çatışmaya başla; işe yaramaz bir mahlukat olduğuna inan, gücünün ve enerjinin bir mercimek tanesini bile yerinden oynatamayacak kadar cılız olduğunu gör, yeter ki ne yaparsan yap sadece karnını doyurabilecek kadar para kazanabileceğini fark et, hatta bazen aç kalmayı kabul et, heee yok  dersen ki bir gram et bin ayıp örter, o zaman saffını seç ama sanma ki bitecek belirsizliklerin gücü ama utanma sıkılma çekinme bir dene bir sat kendini bir gör göreceğini…
Kendini yok etmenin, kendinle çatışmanın inceliklerinden, korkmaktan ışığı görmüş tavşan gibi kilitlenip kalmış olmaktan bahsediyorduk değil mi?
Demem o ki ; “Kim yaktı bu oteli” diyeceksen misal ya da “bu bombayı kim patlattı” ya da dur şunu diyeceksen;” benzinin fiyatı niye arttı, rakı içen öldü de su içen ölmedi mi, bu rakının fiyatı neden aldı başını gitti”, diyeceksen bunlardan her hangi birini, önce haddini bileceksin. Soru sorma, bilgi alma, kendini özgürce ifade etme gibi temel insan hakları, sıradan her vatandaşın bilgi edinme hakkı falan gibi manasız söylemler içine gireceksen önce kafandaki bu sistemi eleştirme kaygısı içinde misin değil misin bunu bir halledeceksin. Yani kendi içindeki belirsizliği neye inanacağını, doğru bilgiye nereden ulaşacağını bilememe halini kendi kendine yaşayacaksın. Bunu yüksek sesle orada burada insanlarla paylaşmayacaksın. Bulacaksın o silahlardan birini “belirsizlik” markalı olanlardan, sıkacaksın beynine, kim bilir hangi mezarlığa gömüleceksin, mezar taşına kim bilir ne yazacaklar ve kim bilir nereye gideceksin? Kendi kendini imha ettiğin için cennete giremeyeceksin kesin…
Bu senaryo biraz hızlı bir yaşam oldu, hemencecik ölüverdin evet ama daha uzunu da var taa Osmanlıdan gelen sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile ülke vatandaşının yaşamına sirayet eden senaryolar var izlerini hala taşıdığımız 56’lar, 80’ler,90’lar var uzak yakın geçmiş… Kocaman bir kültürümüz var “belirsizlik” adı altında günümüz Türkiye’sinin icadıymış gibi bu kadar sahiplenip içselleştirme dur bu kaderi seninle paylaşan milyonlar var.
Hemen kendini bir özel hissetmek sonra bu duygunun belirsizliğinde kaybolup kendini yalnız bulu vermek bir düşünen insan şımarıklığı, bir duygusal çıkmazlar kaotiği…
Ya seveceksin besleyeceksin bu mereti, bir havalara gireceksin “ bizim de var” diye…
Ya bir inat hamleye kalkacaksın “belirsizlik hayali bir safsatadır” diye…
http://www.kargamecmua.org/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendine yolculuğa çıkan bir mentinin çok keyifli hikayesi!