Tarihli ya da tarifli değil bu mektup...
Aynısından bende de var, seninki çoğaltılmış ama sana yazılmış.
Bu mektup diyorki; yalnızlık / yanlızlıktan mı yazar insan? ( düzeltesin geldi değil mi? )
Sözün bittiği, gitmediği, az kaldığı yerde mi yazar insan?
Hayatım işte bu akan suyun üstünde, yüzen vapurun içinde, üstünde, bir o yakadan bir bu yakaya, gitmeler ve gelmeler... durmalar değil ama!
Sevmem durmaları, yaşamaları severim, bazen giderek, bazen kalarak ama durarak değil!
Durmak kayıtsızlığını hayata geçiremem.
Suyu severim ama...
Arındırır, severim suyu...
Her bir adamın ve kadının içinde başka bir şey var, buna inanıyorum hem de çok.
Beden bir elbise, kabuk, dış...
Bir "iç" var!
İç var, his var, enerji var, beyin var, ruh var, beden var ve tüm bu "var"lar savaşıyor, sevişiyor, barışıyor, bağrışıyor, ağlaşıyor, gülüşüyor zaman zaman ve sonunda, toplamında "biz" oluyoruz...
Toplum gibiyiz, içinde ve dışında...
Ötesinde ve berisinde...
Doğasında ve kimyasında...
Hayallerimiz var bir de şimdikinden bambaşka, nerde, kiminle, niye, neden, yaşadığımızdan başka...
Korkmak var bir de, cesaretten, atılmaktan, savaşmaktan, çok daha önce öğrendiğimiz...
Bizim gibi olan her şeyden korkmak, çünkü kendimizden korkmak var bir de!
Acılar var orda burda bir de sonraya kalan satırlar gibi şimdiki gibi...
Yorumlar
Yorum Gönder