Bu başı alıp duvardan duvara, bir çıngıraklı yılan çıngırağı, bir kuyruklu yıldız kuyruğu, bir sarkaç saat sarkacı, bir delinin deliren salyaları gibi oradan oraya; zamanı, göğü, doğayı ve insanı unutarak savurmak yok mu aklında?

Bırakıp gitmek buradan, buralardan, oralardan, şuan oturduğun masadan kalkıp gitmek, şimdi yattığın yataktan çıkıp gitmek, az önce açtığın evin kapısını arkandan bir daha açmamak üzere vurup çıkıvermek, şimdi ettiğin bir lafı geri alıp o meclisten çıkıp gidivermek sözünü kolunun altına alıp… yok mu o deli aklında?

Oralardan, buralardan, geçmişten ve gelecekten, belki, sonra, ama ile başlayan cümlelerden kaçıp kurtulasın yok mu?

Bir ağırlık gibi taşıdığın, taşıdıkça toprakla beraber göçerttiğin hayattan göçüp gidesin yok mu?

Deli başının delirdiğini, sıyrıldığında kemiklerin arasının yavaş yavaş açıldığını, sinirlerin uçlarının eridiğini, ettiğin lafların elektrik akımı ile yüklü olduğunu anladığın gün, gelmedi mi bu gitme isteği?

Biliyorum var, biliyorum aklında, biliyorum geldi ama lakin fakat kaldın...

Çünkü biliyorum; delirerek yaşamayı daha manalı buldun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendine yolculuğa çıkan bir mentinin çok keyifli hikayesi!