Evden de mobbing olur mu?

Mentorluk görüşmelerimde yeni çalışma modelleri üzerine de konuşuyoruz. Evden çalışmanın verimliliğe etkisini, konsantrasyonu nasıl sağlayabileceğimizi, yaşanan hak kaybı var mı ya da  ortaya çıkan yeni eşitsizlikler oluyor mu? Tüm bunlar üzerine çalışırken "mobbing" üzerine de mentilerden sorular geliyor. 
Ben yetkinlik alanım dahilinde tespit, öneri ve deneyim aktarımında bulunuyorum, bununla beraber her işin bir uzmanı vardır diyerek soruları bir de uzmanına yöneltiyorum. 
Mobbing ( İşyerinde Yıldırma) İnsanda Saldırganlığı Açıklayan Kuramlar ve Vaka Örnekleri kitabının yazarı Dr. Öğr. Üyesi Derya Deniz'den destek istedim. 
Mentilerden gelen sorulara verdiği yanıtları sizlerle de paylaşıyorum. Bize zaman ayırdığı için değerli arkadaşım  ve adaşım Derya Deniz'e çok teşekkür ederim. 

1)    Mobbing sadece kurumlarda mı yaşanır?
Mobbing kelimesinin tarihçesine baktığımızda kelimenin kökü olan “mob” ortada toplanmak, saldırı için toplaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Hayvanlarla ilgili bilimsel araştırmaları bulunan ünlü biliminsanı Konrad Lorenz’e ait mobbing terimi. Lorenz, hayvanların yaşayışına ilişkin gözlemlerinde bu hayvanların bir avcı ya da kendilerine tehdit olarak gördükleri bir hayvan karşısında (kendi türünden ya da farklı bir türe ait olabilir) bir araya gelip o tehdidi alanlarından atmak için toplu haldeki saldırgan davranışlar sergilemelerine mobbing adını vermiş.  Yıllar sonra İsveçli biliminsanı Heinz Leymann, işyerlerinde de bu tarzda davranışların sıklıkla sergilenebildiğini gözlemlemiş ve buna dair bilimsel araştırmalarını kamuoyuna sunmuştur. Bu anlamda “mobbing” kelimesini sadece işyerlerinde kullanılan sistematik ve amaçlı saldırganlık anlamında kullanıyoruz.

2)    Bireyler arasında, sivil alanda, özel hayat, evlilik, sosyal yaşam gibi durumlarda karşımıza çıkar mı?
Mobbing, hiç kuşkusuz ağır bir şiddet biçimi. Hatta sonuçlarına baktığımızda insan eliyle gerçekleştirilmiş travma türlerinden biri olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Maalesef şiddet, günlük yaşantımızda ve farklı kurumlarda çok sıklıkla meydana gelen bir olgu. Hatta şöyle bir yanılgımız var, pek çok insan şiddet dendiğinde sadece ağır formları bu kategoriye sokabiliyor. Yani bir insan bir insana fiziksel, cinsel şiddet uygularsa veya hakaret, tehdit ederse bunları şiddet olarak değerlendirme eğiliminde olabiliyor. Şiddet her zaman bu haliyle kendisini göstermez. Örneğin yakın çevrenizdeki insanların uzun süre soğuk davranması, göz teması kurmaması, istekleri yerine getirilmedi diye farklı yollarla cezalandırmaya çalışması, küsmesi, selam vermemesi, mizah yapıyor gibi gözüküp alay etmesi, dışlaması, baskı kurması, kontrol etmesi, kişisel değerler ya da dünya görüşü ile alay etmesi, ihmal etmesi gibi tavırlar da şiddet kapsamındadır ve bunları şiddet olarak adlandırmak, teşhis etmek bazen çok daha güç olmaktadır. Hele hele aile, dostluk, sevgililik ya da eş ile olan ilişkilerde bunların farkındalığı ve teşhisi kolay olamamaktadır. Ne yazık ki Türkiye olarak bu anlamda şiddetin tanımını yapabilmek, farkında olmak ve sınırlarımızı koruyabilmek ile ilgili meseleler bizim için henüz çok yeni. Soruya geri dönersek, evet sivil alanda, özel hayatta, evlilik ve sosyal yaşamda da yakın ilişkiler içerisinde benzer örüntüler olabilir ama bunlara mobbbing demiyoruz. Örneğin okul çağındaki çocuklar da arkadaşları içerisinde benzer bir şiddete maruz kalabiliyor buna akran zorbalığı (bullying) diyoruz. Türkiye’de kullanılan tabiriyle “aile içi şiddet” kavramı var ama bana sorarsanız buna “hane içi şiddet” demek daha uygun. Çünkü insanlar hane içerisinde yer alıp bildiğimiz anlamda aile kavramını karşılamıyor olabilirler. Onların yaşadığı sorunları görmeyecek miyiz? Kapsayıcı terimler kullanmak daha doğru olur. İnsanlar ister aile olsunlar, ister sevgililik ilişkisi isterse ev arkadaşı olsunlar bu yakın ilişkiler içerisinde farklı türde zorbalıklara sık rastlanıyor. Mobbingin daha özel bir tanımını yapmak gerekirse, “bir çalışanın işyerinde, astları, yöneticileri ya da meslektaşları tarafından uzun süreli, sistematik, incitici ve ahlakdışı davranışlara maruz kalmasıdır. Bu davranışların nihai hedefi ise kişiyi işten ayrılmaya mecbur bırakmaktır” Bu da genellikle mağdurun bedensel ya da psikolojik çöküşü ile gerçekleşir.
3)    Mobbinge uğradığımızı nereden anlarız?
Mobbingin meydana gelmesi de çok katmanlı bir süreç. Türkiye’deki örneklere baktığımızda ya yönetici ve mağdur arasında ya da mağdur ve meslektaşları arasında cereyan ediyor. Ama ikinci şıkta dahi yöneticinin açıktan ya da örtülü desteği söz konusu oluyor. Genellikle mobbing iki kişi arasında bir zıtlaşma ya da çekişme sonrasında meydana geliyor. Bazen de işle ilgili ortada hiçbir sebep yokken fail ya da faillerin kişisel husumetlerinden ortaya çıkıyor. Mağduru rakip olarak görmek, başarılarını kıskanmak, dünya görüşünü beğenmemek …vs gibi sebepler olabiliyor. Bu durumun başlangıcı genellikle çok sinsicedir. Hatta ilk haftalarda mağdur neye maruz kaldığını isimlendiremeyebilir. İşyerinde insanlar soğuk davranmaya başlar, selam vermemek, konuşurken göz teması kurmamak, kısa cevaplar vermek gibi süreçler gözlenebilir. Yavaş yavaş işyükü arttırılabilir ya da yetkileri elinden alınmaya başlayabilir. Kişiye karşı küçümseyici sözümona şakalar yapılabilir. Zamanla bu davranışların dozajı artar, mağdura çalışması için herkesten ayrı bir yer verilebilir; dünya görüşü, özel yaşamı ya da sosyal yaşamı sorgulanabilir. Kişisel değerleri ile alay edilebilir. Anormal biriymiş gibi muamele edilebilir, dedikodusu yapılabilir, iftiralar atılabilir. En ağır formunda ise tehdit, hakaret, gözdağı verme, fiziksel ya da cinsel saldırı gibi davranışlar sergilenebilir. İlk birkaç haftadan sonra mağdur genellikle bedensel ve ruhsal sağlığında bozulmaları farketmeye başlar. İşle ve işyeri ortamıyla ilgili kaygı yükselmeye başlar, uyku ve iştah problemleri, gün içerisine yayılmış bir korku hissi, işe gitmeyi istememe, hüzün, keder gibi duygular, özgüvende düşme, içekapanma ile süregiden bir tablo kendisini göstermeye başlayabilir. Bağışıklık sisteminde zayıflama başladığı için de baş ağrıları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, diş problemleri, deri hastalıkları, iyileşememe gibi problemlerle çalışanlar sıklıkla doktora başvurmak zorunda kalabilirler. Uzun süreli mobbing maruziyetinde ise maalesef en sık karşılaştığımız tablo Majör Depresyon ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu’dur.
4)    Sistematik psikolojik şiddetten farkı nedir?
Aslına bakarsanız süreç ve sonuçları itibariyle pek bir fark yok. Sadece meydana geldiği yer işyeri olduğu için özelleşmiş bir şiddet türünden bahsediyoruz.
5)    En çok hangi sektörde görülür? En çok hangi sektörden şikâyet gelir?
Dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmalar belli alanlara işaret etmekte. Bunlar daha çok sağlık sektörü (hastaneler), eğitim sektörü (akademiler ve daha çok ortaöğretim basamağındaki okullar) ve bankacılık gibi alanlar. Şikayetler ve araştırmalar daha çok bu alanlardan gelse de benim kişisel bir eleştirim var. Bu alanda çalışanlar kalifiye çalışanlar. Üniversite mezunu olmaları, hukuki haklarını biliyor olmaları ve başka  bir kurumda iş bulma ihtimallerinin yüksek olması nedeniyle yaşadıkları sorunları ifade ederek daha görünür olmuş olabilir. Tam tersi durumda olan yani mavi yakalı, iş güvencesi olmayan, işten çıktığı ya da çıkarıldığı anda işsizlik problemi ile yüz yüze kalacak olan kişilerin de bu sorunu sıklıkla yaşadığı ancak şikayetçi olmadığı için bu sektörlerin karanlıkta kaldığını söyleyebiliriz.
6)    STK larda mobbinge dayalı bir bilgi paylaşmanız mümkün mü? Diğer sektörlere oranla yüzde kaç, cinsiyet oranı?
STK lar ile ilgili elimde net bir veri yok. Şimdiye dek iki vaka ile çalışma fırsatım oldu. Ancak yurtdışı araştırmalarda Sivil Toplum Kuruluşları’nda çalışanların risk altında olabileceğine ilişkin bazı ifadeler var. Sanırım buradaki sorun Sivil Toplum Kuruluşu’nda ücretli olarak çalışan kişilerin görev tanımlarının kimi zaman belirsiz olması, rol karmaşaları ya da beklentilerin fazlalığı kurum içi iklimi zararlı hale getirebiliyor. Çalışandan da gönüllülük esasıyla fazla iş yapması beklenebilir, örgütsel adalet bağlamında eksiklikler olabilir. Bu tarz yapılanmalarda her iki cinsiyet de kendine özgü nedenlerle risk altında bulunabilir. Örneğin kadın çalışan ağırlıklı bir STK’da erkek çalışana fazla iş verilebilir ya da yine aynı ortamda hemcinsler arasında rekabet fazla olabilir. Tabii ki bu söylediklerim olası riskler, mutlaka böyle olur anlamında söylemiyorum.

7)    Psikolojik sağlık için en etkin mücadele yolu nedir?
Sözlü kavga ve tartışmalara girmemek, faillerle etkin ve etkili iletişim içinde olarak ne yapıldığının farkında olduğunuzu ancak bu yolun problem çözümüne katkı sunmadığını ifade etmek; yöneticilerinizi yaşadığınız durumla ilgili haberdar etmek; hukuki olarak haklarınızı öğrenmek ve gerekli aksiyonları almak; aileniz, yakınlarınız ve dostlarınız ile paylaşımda bulunmak, işyeri dışında kendinize iyi gelecek aktiviteler içerisinde olmak; sürekli işyerini düşünmemek gibi tutumlar koruyucu olacaktır. Kuşkusuz bu durum insan için oldukça zorlayıcı bir süreçtir. Mağdurlar, çoğunlukla kendilerini suçlayacak hale de gelebilirler, kendilerini zayıf görebilirler. Bu hatalı bir yargıdır. Mobbing zalimce ve suç teşkil eden bir davranış biçimidir. Burada hatalı ve zayıf olan taraf mobbingin failleridir. O yüzden mağdurlar çekince duymadan bir ruh sağlığı uzmanından yardım da istemelidir.
Dr. Öğr. Üyesi Derya Deniz


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendine yolculuğa çıkan bir mentinin çok keyifli hikayesi!